AINDA ESTOU AQUI (2024) I’M STILL HERE

Mehmet Sindel - Thursday, March 13, 2025
Image

Fotoğraflarla ve filmlerle direnen bir kadının öyküsü.

Çünkü zorbalar unutturmaya çabalarken, canım insanlar hiç bir şey olmamışçasına normal hayatlarına devam ederken, direnişin tek mümkün ve en erdemli yoludur hatırlamak.

Unutmamak ve unutturmamak.

Yenilmenin ama teslim olmamanın filmi.

AINDA ESTOU AQUI (2024)

I’M STILL HERE

Walter Salles, "Ainda Estou Aqui" ile Brezilya’nın karanlık askeri diktatörlük yıllarını sinemanın soğuk gerçekliğiyle yüzümüze çarpıyor.

Film, 1971’de askeri rejim tarafından kaçırılan ve bir daha asla geri dönmeyen eski milletvekili Rubens Paiva’nın hikâyesiyle açılıyor.

Ama bu sadece bir adamın kayboluşu değil, bir ulusun vicdanının nasıl susturulduğunun hikâyesi.

Faşizmin pençesi sadece siyasi muhalifleri değil, onların geride bıraktıkları ailelerini de acımasızca sıkıyor.

Ve işte burada, film asıl odak noktasına ulaşıyor: Eunice Paiva. Kocası devlet tarafından yutulmuş, çocukları belirsizliğin ağırlığı altında ezilmiş, ama o boyun eğmemiş bir kadın.

Eunice'nin savaşı, sadece kayıp bir adamı bulma savaşı değil.

O, devlet terörünün en sinsi yüzüyle karşı karşıya: Unutturulmak.

Diktatörlük, yalnızca işkence yapmaz, yalnızca öldürmez; aynı zamanda hafızayı da silmeye çalışır.

Kaybedilenleri bir istatistiğe, bir rakama, bir isimden ibaret bir şeye dönüştürmek ister. Ama Eunice Paiva, bu yok etme politikasına karşı duruyor.

Tek başına bir direniş hareketine dönüşüyor.

Yıllarca kocasının akıbetini öğrenmek için kapıları çalıyor, inkârın ve yalanın duvarlarına çarpıyor, ama pes etmiyor.

Film boyunca, Eunice’in gözlerindeki ateşi, susmayan bir adalet çığlığını izliyoruz.

Salles, filmiyle sadece geçmişi anlatmıyor, bugüne de sesleniyor.

1964-1985 yılları arasında hüküm süren Brezilya askeri rejiminin yaraları hâlâ açık. Bugünün dünyasında hâlâ otoriterleşen yönetimler, hâlâ "kayıplar", hâlâ devlete karşı adalet arayışı var.

Film, arşiv görüntüleriyle, Brezilya’nın susturulmuş geçmişini bugüne taşıyor ve izleyicinin gözüne sokuyor: Bunlar yaşandı. Ve eğer unutturulursa, yine yaşanacak.

Eunice Paiva’nın gençliğini Fernanda Torres, yaşlılığını ise efsanevi Fernanda Montenegro canlandırıyor.

Torres, Eunice’in adalet için verdiği savaşta yorulmaz, ama giderek kırılan ruhunu incelikle yansıtıyor.

Montenegro ise Eunice’in yıllar içinde bir simgeye dönüşen öfkesini beden diliyle bile haykırıyor.

Onun yaşlı gözlerinde yorgun bir kabulleniş yok; aksine, adalet arayışının hiç bitmediğini gösteren bir kararlılık var.

"Ainda Estou Aqui" bir tarih dersi değil, bir yüzleşme. Diktatörlüklerin yalnızca tanklarla, askerlerle, işkencelerle değil, hafızayı silerek de ayakta kalmaya çalıştığını haykırıyor. Ve bu filmi izlerken şunu sormak zorundayız: Bugün kaç Eunice var? Kaç Rubens kayboldu? Kaç insanın sesi susturuldu?

Walter Salles, bu filmle sadece geçmişi anlatmıyor, şu anı da anlatıyor. Çünkü faşizm yalnızca geçmişin bir hayaleti değil, hâlâ nefes alan, fırsat buldukça hortlayan bir canavar. Ve bu film, o canavara karşı yükselen bir çığlık.

Selam olsun “Ben Hala Buradayım ! “ diyerek direnenlere

Kumdan kaleler yapanlara, küçük köpekleri yaşatanlara

Ve her şeye rağmen umudu yaşatanlara ..

Her şeye rağmen gülümsemesini yaşatanlara

Zira faşizme direnmenin en haysiyetli yoludur gülümsemek.

Tüm Cumartesi annelerine

Şili’de, Brezilya’da, Türkiye’de

Ve tüm kara parçalarında

Afrika hariç değil.